İslam Kütüphanesi

Her şeyi yaratan Allah’tır

Her şeyi yaratan Allah’tır
Bu yazıyı sesli olarak dinleyebilirsiniz
Ses dosyasını dinlemek için Flash Player gereklidir.
Sual: Bazı akıllı ve zeki kimseler bir şey yaratamaz mı?
CEVAP
Elbette yaratamaz. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Yerde ve göklerde bulunan bütün varlıkları, maddeleri, cisimleri, özellikleri, olayları, kuvvetleri, kanunları, bağlantıları yaratan, yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yoktur. Ondan başkasına yaratıcı denemez.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyi yaratan Allah’tır.) [Zümer 62]

(Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]

(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.) [Mümin 62]

(Allah’ın yarattığı gibi yaratıcı ortaklar buldular da, bu yaratmayı birbirine benzer mi gördüler? Her şeyi yaratan Allah’tır.)
[Rad 16]

Karada, denizlerde, havada yaşayan hayvanların [mikropların, atom çevresindeki elektronların, moleküllerin, iyonların] ve insanların, meleklerin ve cinlerin, yani her var olanın kendisini ve hareketlerini ve işlerini ve durmalarını, ibadetlerini ve günahlarını, iyiliklerini, zararlarını, küfürlerini ve imanlarını yaratan Odur.

Sineklerin, böceklerin, mikropların, yıldızların, rüzgarların hareketlerini [elektrik itme ve çekmesini, maddenin çekimini, sıvıların ve gazların kaldırma kuvvetlerini] yaratan yalnız Odur. İnsanların ve diğer canlıların rızkını yaratan, gönderen Odur.

Canlıları öldüren, ölüleri dirilten, sağlamları hasta yapan, hastaları iyi eden yalnız Allahü teâlâdır. Mikrop, doktor birer sebeptir. İşi yaratan, bunlara etki eden Odur. Ateşte yakmak, karda soğutmak, [elektrikte ısı, ışık ve elektroliz hasıl etmek] hassalarını hep O yaratmaktadır. Ateş, kar, elektrik, görünen sebeplerdir. Allahü teâlânın âdeti olan vasıta ve şartlardır. [Duygu organlarımızı, bunlardaki duyma kuvvetlerini, hücrelerdeki beslenme, üreme, zararlı maddeleri çıkarma, kalbi, kanı, kan sisteminin, öteki doku ve organların ve sistemlerin çalışmalarını, aralarındaki düzeni yaratan hep Odur.]

Dinsizlerin ve zındıkların, (Her madde ve kuvvet, kendi özelliği ile kendisi etki eder. Mesela, ateş yakıcıdır. Her zaman, yakar) demeleri çok yanlıştır. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: Sebeplerin etkisi kendiliğinden değildir. Sebepleri var edince, bunların etkisini, işlerini de hemen yaratması, Onun âdetidir. Ateşte yakmak özelliğini yaratmasa, ateş yakamaz. Ateşe düşen kimseyi, o istemezse, ateş yakmaz. Maddenin kendinde özellik yoktur. Maddenin özelliklerini, sebeplerin etkilerini ve işlerini, Hak teâlâ yaratıyor. O dilemezse, bu özellikleri ve etkileri yaratmaz. Dileseydi, karda sıcaklık, ateşte soğukluk yaratırdı. Nemrud’un ateşi Hazret-i İbrahim’i yakamadı. Eğer yakmak, ateşin özelliği olsaydı, elbette yakardı. Yakma işi, ateşten değil, Allahü teâlâdandır. Kılıcın kesmesini, merminin delmesini, zehirin öldürmesini yaratan Odur. Denize düşende boğulmayı yaratıyor. Dilerse, boğulmasına mani olur. Kuşun, tayyarenin uçmasını, [havanın kaldırmasını, sürtünme kuvvetlerini] yaratan Odur. Bu özellikleri, kuvvetleri yaratmasa, bunlar uçamaz.

Allahü teâlâ, maddelerde dilediği özelliği, işi, yaratır. Yarattığı iş, maddeden hasıl olur. Fakat, Allahü teâlânın hikmeti ve âdeti şöyledir ki, her maddeye belli özellik, belli etki vermiştir. Maddeleri, birbirlerinin değişmesine sebep kılmıştır. Buğday tohumundan buğday, arpadan arpa yaratır. İnsandan insan, hayvandan hayvan yaratır. Yemek ile karın doymasını yaratıyor. Eğer doymak yaratmasa, ne kadar çok yesek doymazdık. Susuzluk yaratmasaydı, hiç su içmesek susamaz idik. Her şeyi yerli yerince yaratan Allahü teâlâya hamd olsun!

Allah’ı anlamak
Tıp ve fen fakültelerinde okuyup da, mahluklardaki sanat inceliklerini, aralarındaki mükemmel bağlantıları gören ve anlayabilen aklı başında bir kimsenin, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, büyüklüğüne, ilmine, kudretine inanmaması mümkün değildir. İnanmayanın, cahil yahut inatçı olması gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Varlıklardaki nizamı düşünerek Allahü teâlâya iman ediniz!) [Berika]

Astronomi okuyup da, yer küresinin, ayın, güneşin ve bütün yıldızların boşlukta dönmelerinde ve birbirlerinden uzaklıklarında bulunan düzeni, hesapları anlayan kimsenin, imanı artar. Dağların, madenlerin, nehirlerin, denizlerin, hayvanların, nebatların hatta mikropların yaratılmasında, çeşitli faydalar vardır. Hiçbiri boş yere, lüzumsuz yaratılmamıştır. Bulutlar, yağmurlar, şimşekler ve yıldırımlar, yeraltındaki sular ve enerji maddeleri ve hava, kısaca her varlık belirli hizmetler, belli vazifeler yapmaktadır. İnsanlar, bu sayısız mahlukların, sayılamayacak hizmetlerinden bugüne kadar pek azını anlayabilmiştir. Mahlukları kavrayamayan insan aklı, bunların yaratanını nasıl kavrayabilir? Onun büyüklüğünü, sıfatlarını biraz anlayabilen İslam âlimleri, şaşkına dönmüşler, (Onu anlamak, anlaşılamayacağını anlamaktır) demişlerdir. (İslam Ahlakı)


İnsanın yeri
Sual:
Mahluklar içinde, insanların yeri nedir?
CEVAP
İnsanların dereceleri, bütün mahlukların tam ortasındadır. İslamiyet’e uyanlar, yükselirler, meleklerden üstün olurlar. Nefslerine ve kötü arkadaşlara uyarak, İslamiyet’ten uzaklaşanlar, alçalırlar.

İnsan, ruhu tarafından meleklere, bedenin yapısı bakımından hayvanlara benzemektedir. Ruh tarafını kuvvetlendiren kimse, meleklerden de üstün olur. Çünkü beden, insanı meleklikten uzaklaştırmakta, hayvanlara yaklaştırmakta iken, bu alçalmaya karşı koymuş ve yükselmiştir. Melekte, hayvanlaştırıcı bir beden yoktur. İyilikleri, meleklik ile birlikte yaratılmıştır.

Bir kimse, bedeni kayırır, nefsi kuvvetlendirirse, hayvanlardan aşağı olur. Allahü teâlâ, (Hatta onlar, hayvanlardan daha aşağıdır) buyurarak, böyle kimselerin kötülüklerini bildirmektedir. (Araf 179, Furkan 44)

Çünkü, hayvanda akıl yoktur. Meleklere benzeyen ruhları da yoktur. Şehvetlerine uymaları suç olmaz. İnsanlara akıl ışığı verilmiş olduğundan, nefslerine uymaları, doğru yoldan sapmaları çok çirkin olur. İnsanların, hayvanların yaşamaları için, en çok gerekeni havadır. Havasızlığa birkaç dakikadan fazla dayanamazlar. Hemen ölürler. Hava, aramakla, bulmakla, zahmet çekmekle ele geçecek bir şey olsaydı, bunu arayacak kadar zaman bile yaşayamazlardı. Bu derece acil olan, bu çok lüzumlu maddeyi, Allahü teâlâ, her yerde bulunacak ve mahluklarının ciğerlerine kadar, kendiliğinden, kolayca girecek şekilde yaratmıştır. Yaşayabilmek için su, bu kadar acil değildir. İnsanlar ve hayvanlar, suyu arayıp bulacak zaman kadar yaşayabilirler.

Bunun için, suyu bulmak icap etmektedir. Hayvanlarda akıl bulunmadığı ve birbirlerine yardımcı olmadıkları için, yiyeceklerine yardımcı olmadıkları için, yiyeceklerini ve giyeceklerini hazırlayamazlar. Bundan dolayı, yiyeceklerini pişirmeleri, hazırlamaları gerekmez. Ot, leş yerler. Tüy, yün, kıl ile ısınırlar. Korunma aletleri, kendilerinde yaratılmıştır. Birbirlerine muhtaç değildirler.

İnsanlar ise, bütün bunları hazırlamaya, düşünmeye mecburdur. Ekip biçmedikçe, ekmek yapmadıkça doyamazlar. İplik ve dokuma ve dikicilik yapmadıkça giyinemezler. Korunmaları için de, akıllarını zekalarını işletmeleri, fen bilgisi öğrenmeleri, sanayi kurmaları gerekir.

Her hayvanda bulunan bir çeşit üstünlük, insanda bir araya getirilmiştir. İnsanın, kendisinde yaratılan bu üstünlükleri meydana çıkarması için, aklını kullanması, fikrini yorması, çalışması gerekir. Saadet ve felaket kapılarının anahtarı, insanın eline verilmiştir. Yükselmesi veya alçalması, kuvvetini sarf etmesine ve çalışmasına bırakılmıştır. Aklını, fikrini işleterek, saadet yolunu görüp, bu yolda yürümeye çalışırsa, içinde yaratılmış olan yükseklikler, kıymetler eline geçer, yükselerek, meleklere karışır. Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşur. Yok eğer, nefsin zararlı arzularına uyarak, yaratıldığı gibi, hayvanlık derecesinde kalırsa, işi tersine dönerek, alçala alçala, esfel-üssafiline düşer. Felaketten felakete, Cehenneme kadar sürüklenir.
 
Bugün 36 ziyaretçi (49 klik) kişi burdaydı!

Copyright © 2012 Gizemliilimler.Blogspot.com | Gizemli İlimler | Tüm Hakları Saklıdır | İBRAHİM KARAMAN | Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol