Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum - 26-ŞUARA:
Burdasın: Forum => Kuranı Kerim Meali => 26-ŞUARA: |
|
EDEB (şimdiye kadar 1527 posta) |
26-ŞUARA: 1 - Tâ, Sîn, Mîm. 2 - Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir. 3 - (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın! 4 - Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır. 5 - Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler. 6 - Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir. 7 - Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz. 8 - Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler. 9 - Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir. 10 - Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi. 11 - "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?" 12 - (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar." 13 - "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver." 14 - "Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler." 15 - (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları işitiyoruz." 16 - "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz. 17 - İsrail oğullarını bizimle beraber gönder." 18 - "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?" 19 - "Sonunda o yaptığın (kötü işi de yaptın. Sen nankörün birisin!" 20 - Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım." 21 - "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı." 22 - "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. " 23 - Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?" 24 - Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir." 25 - (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi. 26 - Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir." 27 - (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi. 28 - Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir." 29 - Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi. 30 - Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" 31 - Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi. 32 - Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi. 33 - Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi. 34 - Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!" 35 - "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?" 36 - Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder." 37 - "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler." 38 - Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. 39 - Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi. 40 - "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler. 41 - Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler. 42 - Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi. 43 - Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi. 44 - Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler. 45 - Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor! 46 - Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. 47 - "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine " 48 - "Musa ve Harun'un Rabbine!" 49 - Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama ke stireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!" 50 - "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz." 51 - "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz" 52 - Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik. 53 - Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: 54 - "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır." 55 - "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. " 56 - "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.) 57 - Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan, 58 - Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. 59 - Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık. 60 - Derken (Firavun ve adamları güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler. 61 - İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler. 62 - Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir." 63 - Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi, 64 - Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik. 65 - Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık, 66 - Sonra da ötekileri suda boğduk. 67 - Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. 68 - Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 69 - (Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet. 70 - Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti. 71 - "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler. 72 - İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?" 73 - "Veya size fayda veya zararları olur mu?" 74 - "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk." 75-76 - İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?" 77 - "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)" 78 - "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir," 79 - "Beni yediren, içirendir," 80 - "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir." 81 - "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. " 82 - "Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur." 83 - "Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat." 84 - "Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!" 85 - "Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!" 86 - "Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. " 87 - "(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme." 88 - "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" 89 - "Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." 90 - (O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır. 91 - Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır. 92-93 - Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir. 94 - Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar. 95-96 - Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: 97 - "Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." 98 - "Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk." 99 - "Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı." 100 - "Bak bizim için ne şefaatçiler var," 101 - "Ne de yakın bir dost." 102 - "Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik." 103 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir. 104 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 105 - Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 106 - Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 107 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim. 108 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 109 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir." 110 - "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 111 - "Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?" 112 - Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur." 113 - "Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!" 114 - "Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim." 115 - "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." 116 - Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!" 117 - Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti." 118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." 119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık. 120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk. 121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. 122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 123 - Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim." 126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. " 128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?" 129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?" 130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz." 131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte," 133 - "Davarlar, oğullar," 134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir." 135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum." 136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir." 137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir." 138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz." 139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. 140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." 146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?" 147 - "Bahçelerin, pınarların içinde," 148 - "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında," 149 - Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz." 150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin." 151-152 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın." 153 - "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!" 154 - "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir." 155 - Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi. 156 - "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir." 157 - Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular. 158 - Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. 159 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 160 - Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 161 - Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?" 162 - "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 163 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 164 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." 165 - "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?" 166 - "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!" 167 - Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın." 168 - Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim." 169 - "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar." 170 - Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık, 171 - Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı. 172 - Sonra geridekilerin hepsini helak ettik. 173 - Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu! 174 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. 175 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 176 - Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti. 177 - Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 178 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 179 - "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 180 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir." 181 - "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın." 182 - "Ve doğru terazi ile tartın." 183 - "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." 184 - "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun." 185 - Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin." 186 - "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz." 187 - "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver." 188 - Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi. 189 - Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi! 190 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. 191 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 192 - Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. 193 - (Resulüm!) Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi; 194 - Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine; 195 - Açık parlak bir Arapça lisan ile. 196 - O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı. 197 - İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir? 198-199 - Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. 200-201 - Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. 202 - İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. 203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir. 204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı. 205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek, 206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa, 207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır. 208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur. 209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz. 210 - Onu (Kur'ân'ı şeytanlar indirmedi. 211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez. 212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. 213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun. 214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar. 215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir. 216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım." 217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. 218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. 219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.) 220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur. 221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? 222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. 223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. 224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. 225-226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? 227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. |
Bütün konular: 2323
Bütün postalar: 2386
Bütün kullanıcılar: 23
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse