İslam Kütüphanesi

Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?



Forum - NEFSİMİZİ TANIYOR MUYUZ?

Burdasın:
Forum => Sual ve Cevaplar => NEFSİMİZİ TANIYOR MUYUZ?

<-Geri

 1 

Devam->


VURGUN
(şimdiye kadar 653 posta)
22.02.2011 18:01 (UTC)[alıntı yap]

Nefis nedir? Nefsimizi tanıyor muyuz? Veya ne kadar tanımaktayız? Nefsin ölmesi ne demektir? Nefis terbiyesi nasıldır? Nefis gerçekten düşman mı? Nefsin azgınlığı nedir? Nefsin müslüman olması ne demektir? Daha ardı arkası kesilmeyen nefis hakkında bir yığın soru birikintisi var. Ve bütün bunlar insanı alakadar eden başlıca konulardır. Bütün bilim adamları bu konuya isteyerek ya da arızi olarak değinmişlerdir. Hakkında pek çok araştırmalar yapılmış ve kendini keşfetme yolunda olan insan, bu araştırmalar sonunda birçok hakikat bilgisine ulaşmıştır. Bu makalemizde, biz de bu sorulara cevap arayacağız. Bizi buna sevk eden husus, Nefis kavramının içeriği hakkında toplumumuzun yeterince bilgilendirilmemesinden doğan eksiklik sebebi ile, kimi insanlar nefis terbiyesini, nefsi öldürmek şeklinde algılıyor ve böylece hakikat ile zıtlaşıyor. Bu sebeple bu yazımızda, Kur’an’ın öğretisinde bizlere sunulan nefsin mahiyetini bir nebze anlamaya çalışalım istedik. Önce kavram olarak nefis nedir, Kur’an-ı Kerimde kullanılış şekilleri üzerinde duracağız. Kanaatimizce bir çok sorulara Kur’an’dan gerekli cevabı bulacağımızı ümit ediyoruz.


A KAVRAM OLARAK NEFİS
a.1. Lügat Bakımından Nefis
Nefis, lügatte bir şeyin hakikati, zat-ı, her şeyin karşılığı, cevheri, özü manalarına gelir. Nefis kavramı, eski Arap şiir edebiyatında bir şeyin özünü belirten bir zamir olarak kullanılmakta iken, zamanla bir çok manalarda kullanıldığı söylenmektedir. Bugün yirmiyi aşkın anlamda kullanıldığı görülmektedir.

a.2. Istılah Bakımından Nefis
Nefis, ıstılahta şehvet ve ğadabın (öfkenin) başlangıcı olan kuvve-i nefsaniye’ye denir. Nefis, insanda bütün hayvani arzuların ve isteklerin hemen tatbikini isteyen, fenalıklara ve kötülüklere taşmasını emreden, günah olan şeyi yapması için kolaylık sağlayan, faydalı olan işlerde de ağırlık ve zorluk hissini uyandıran, benlik, (ego) şöhret, şan, şeref, kibir (büyüklenme) kin (düşmanlık), haset (kıskançlık) gibi, duygu ve arzuları veren bir iç yönelimi, bir istekler ve arzular manzumesidir. Özellikle İslam düşünce yapısının temelini oluşturan Kelam, Felsefe ve Tasavvuf ekollerinin ilgi alanını oluşturan bir kavramdır.

a.3. Mefhum Bakımından Nefis
Nefsin hakikati hakkında İslam bilginlerinden, Kelam Alimleri, Filozoflar ve Mutasavvıflar farklı şekilde izahlar getirmişlerdir. Ortaya çıkan sonuç ise, kavramın anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Mesela Muhakkik kelamcılarla İslam filozofları ve İslam Mutasavvıflarının bir bölümü, nefsin soyut bir cevher olduğunu savunmuşlardır. Bunlara göre insanın mahiyeti ne cisimdir, ne de cisimseldir. Nefis, maddeden ayrık bir cevherdir. Ne var ki bunlar da kendi içinde iki fırkaya ayrılmışlardır. Muhakkik kelamcılara göre insan, bu nefis cevheriyle bedenin birleşmesinden oluşur. İkinci fırkayı oluşturan filozoflarla mutasavvıflara göre ise, nefis bedene iliştiğinde onunla birleşir. Nefis bedenin, beden de nefsin aynısı olur. Birleşmelerinden sonra ikisinin toplamı insanı oluşturur. Ölümle bu birlik bozulur. Nefis kalır, beden ise yok olur.



B KUR’AN-I KERİMDE NEFİS KAVRAMININ ELE ALINIŞI
b.1. Kur’an’da Ele Alınışı İtibarı İle Nefis Kavramı
Kur’an-ı Kerim, Nefis kavramıyla alakalı olarak, zat, cins, ruh, heva, insanın kişiliği, bir şeyin içyüzü gibi birçok manalar için 298 yerde türevleri ile birlikte zengin bir açıklama getirir. Biz kısaca ayetlerden iktibas yaparak, bunları anlatmak istiyoruz.

Kimi ayetlerde nefis kavramı bizzat Allah Tealanın kendisine ıtlak olunmaktadır. Mesela bir ayette: (كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ ‘Rahmeti, kendi nefsine yazdı’ ([1]) buyurulur.

Kimi ayetlerde bizzat putlar için kullanılır. Mesela: (أَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ لاَ يَمْلِكُونَ لأَنْفُسِهِمْ نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا ‘Öyleyse, O’ndan başka kendi nefislerine bile bir fayda ve zarar sağlayamayanları Veliler mi edindiniz?’ ([2]) buyurulur.

Kimi ayetlerde ruh/can anlamında kullanılır. Mesela: (اللَّهُ يَتَوَفَّى اْلأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا ‘Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, canını alır’ ([3]) buyurulur.

Kimi ayetlerde kalp, gönül, iç-dünya gibi manalarda kullanılır. Mesela: (وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنْفُسُهُمْ ‘Bir grubun da nefislerini derde düşürmüştü’ ([4]) buyurulur.

Kimi ayetlerde şahıs hakkında kullanılır. Mesela: (كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ‘Her nefis ölümü tadacaktır’ ([5]) buyurulur.

Kimi ayetlerde tür/cins olarak kullanılır. Mesela: (وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا ‘Sizin için, sizin nefislerinizden eşler var etti’ ([6])

Hulasa; Allah Tealanın Kur’an-ı Kerimde çeşitli yerlerde Nefse yemin etmesi, bu kavrama ne derecede değer verdiğini anlamamıza kafi gelir. Nefis kavramının Kur’an’da bu denli ele alınmasının önemi açısından bakıldığında, sahibi olduğumuz nefsimizi tanımamız büyük önem arzetmektedir. Bu sebeple, Kur’an açısından insan nefsinin özellikleri nedir, Kur’an bunu nasıl ele almaktadır, şimdi bunlara kısaca temas edeceğiz.

b.2. Kur’an-ı Kerimde İnsan Nefsi Konusu
Kur’an-ı Kerimin konu edindiği hususlar içerisinde yer alan ‘NEFİS’ kavramı, daha çok insanın kişilik ve hayatı ile ilgili konuları içerir. Kur’an bizlere nefsin ne olduğu hususunda temel nitelikte bilgiler sunar ve nefsi tanımak ve terbiye etmek tavsiye edilir. Kur’an, insan nefsinin tabiatına üç ayrı şekilde atıfta bulunur. Bunlardan birisi; kötülüğe karşı meyilli olması, birisi kendini kınaması ve diğeri de Allah’ın sunduğu Şeriat düsturlarından sapmaksızın o yolda ilerlemesi noktasıdır. Kur’an-ı Kerimin ele aldığı nefsin bu üç ayrı vasfı, şu ayetlerde belirtilmektedir:

b.2.1. İnsan Nefsinin Kötülüğe Karşı Meyilli Oluşu
Kur’anın insan nefsinin tabiatı itibarı ile ele alıp da, olumsuz bulduğu nokta, nefsin hayvani, vahşi ve şeytani özellikleri noktasıdır. Bilginler buradan hareketle, nefsin bu özelliklerine atıfta bulunmak üzere şunları ortaya koymuşlardır:

Ø Nefsin bir takım hayvani sıfatları vardır. Bunlar ise, aşırı şehvet, hudutsuz zevk ve eğlence, fuhuş, sefahat, ölçüsüz yemek, içmek, ihtiras, menfaatperestlik, uzun emel, cehalet ve Hak’tan gaflet etmek gibi.

Ø Nefsin vahşet ve yırtıcılık sıfatları vardır. Öfke, azgınlık, tecavüz, kin, buğuz, zulüm, merhametsizlik, saygısızlık, söz ve nasihat dinlememek, şımarıklık gibi.

Ø Nefsin şeytani sıfatları da vardır. Hilekarlık, aldatmak, kibir, gurur, haset, riya, ahde vefasızlık, sözünde durmamak, hıyanet, iki yüzlülük gibi. Bütün bunlar tedaviye muhtaç, manevi ve derin hastalıklardır.

Bütün bu özellikleri Kur’an tek bir ayetle şöylece açıklamaktadır:

إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ
“Gerçekten nefis, kötülüğü emreder” ([7])

Mutasavvıflar, bu ayetten hareketle nefsi, ‘EMMARE’ ismi altında incelemiştirler. Nefs-i Emmare, kötülüğü emreden nefis demektir. Allah’ın emirlerine uymayan, yasaklarından da kaçınmayan nefistir. Bu ayet, nefislerin pek çoğunun bıkmadan, usanmadan şehevî arzu ve is*teklerin peşinden koştuğunu göstermektedir. Öyle ki bu hal, nefisle cihad et*me ve onu daima gözetim altında tutmanın gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü ayet; nefsin kötülüğü emretme özelliğinin sürekli ve kalıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple Mutasavvıflar, nefisle mücahede etmenin gereğine işaret etmişlerdir. Nefsin azgınlığından maksat budur.

b.2.2. İnsanın Kendi Nefsini Kınaması
وَلاَ أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
“Hayır! Kendisini kınayan nefse yemin olsun ki” ([8])

Mutasavvıflar, bu ayetten hareketle nefsi, ‘LEVVAME’ ismi altında incelemiştirler. Nefs-i Levvame, dünyada iken kusurlarından veya kötülüğe sapmasın*dan ötürü kendini kınayan nefistir. Bu mertebede olan bir kimse, bazen isteyerek bazen de istemeyerek hata ve kusurda bulunur, Allah’ın emirlerini de yine aynı hissiyat içerisinde yerine getirir veya terk eder. Yine Nefs-i Levvame, işlediği iyiliklere sevinen ve yaptığında da kötülüklerine üzülen nefistir. Mutasavvıflar, nefis hayra yöneltildikçe, halinin ıslah olup düzeleceğini bildirmişlerdir. Tabiatı itibarı ile kötülüğe karşı meyilli olarak yaratılan nefis, terbiye edilerek tezkiye olup arınmaya başladığında, kendi tabiatının farkına varmaya başlar ve böylece pişmanlık duyar. Nefsin terbiyesinden kasıt, onu bu kıvama getirmektir.

b.2.3. İnsanın Nefsinin Islah Olup Yatışması
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً فَادْخُلِي فِي عِبَادِي وَادْخُلِي جَنَّتِي
“Ey huzura ermiş olan nefis! Razı olmuş ve rızaya ermiş olarak dön Rabbine! Haydi katıl kullarıma! Ve gir cennetime!” ([9])

Mutasavvıflar, bu ayetten hareketle nefsi, ‘MUTMAİNNE’ ismi altında incelemiştirler. Nefs-i Mutmainne, itminan olmuş, Rabbinin emirlerine teslim olmuş, keder ve endişeden yana selamete çıkmış nefis demektir. Allah’ı emirlerine yönelmede, yapılması gerekenleri gücünün yettiğince ifa etmeye çalışan ve bunlardan uzaklaşmayan kimsenin mertebesidir. Mutasavvıflar, bu mertebenin ‘İnsan-ı Kamil’ mertebesinin başlangıcı olduğunu söylerler. İnsanın Allah’a içten yönelişinin gerçekleşmeye başladığı dönem işte bu mertebedir. Bundan sonra artık basitten mürekkebe doğru nefis ‘RADIYE’, ‘MERDIYYE’ ve ‘SAFİYE’ mertebelerine doğru ilerleyerek, Kamil insan olma yolunda mesafe kat etmeye başlar. İşte Nefsin Müslüman olmasından maksat budur.



C KUR’AN’IN REHBERLİĞİNDE NEFSİN ISLAH EDİLİŞİ
c.1. Tevbeye Önem Vermek
Nefsi terbiye etmede birinci mertebe; Tevbeye ehemmiyet vermektir. Tevbe, her makam ve halin temelidir. Tevbe, bina için arsa hükmündedir. Tevbesiz kimsenin ne hali ne de makamı vardır. Allah yolunda tevbe, işlerin en mühimidir. Çünkü bu yol son derece temiz ve nezihtir. Türlü pisliklerle kirlenmiş kimseleri kabul etmez. Tevbe, kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımdır. Tevbe, kulun Allah’a yaklaşmasında en büyük bir etkendir. Tevbe, geçmişteki hata ve kusurların telafisi hükmündedir. Tevbe, geçmiş hataların verdiği bir iç sancısıdır.

c.2. Kalbi Endişelerden Korumak
Nefsi terbiye etmede ikinci mertebe; gelecek endişesini kalpten çıkarmaktır. Mü’min, yaşadığı vaktin hükmüne göre amel etmelidir. Gelecek ikinci bir vakte kalben bağlı kalmamalıdır. Zira dünya hayatı üç günlük bir hayattır. Bu hayatın üç günlük olması dünü, bu günü ve yarınıdır. Dün geçti, yarın ise meçhuldür. Ama bu gün ise çok mühimdir. Hem dünün eksikliklerini tamir etmede ve hem de yarın teminat altına alınabilir. Bu bakımdan gelecek endişesi taşımanın anlamı yoktur.

c.3. Kalpten Dünya Sevgisini Atmak
Nefsi terbiye etmede üçüncü mertebe; Dünya sevgisini kalpten çıkarmak ve zaruri olmayan meşguliyetleri terk etmek gibi mühim amelleri işlemektir. Çünkü bu şerefli yolun esası, kalbin lüzumsuz şeylerden, zaruri olmayan şeylerin sevgi ve meşguliye*tinden kopuk olmasıdır. Bu da, kalbin Allah (cc) ile meşgul olmasına mani olacak şeylerden temizlenmesidir. Bu maniler ise; mal sevgisi, makam sevgisi, baş olma sevgisi ve kadın veya erkek sevgisidir.

c.4. Ölüme Hazırlıklı Olmak
Nefsi terbiye etmede dördüncü mertebe; Ölüme hazır olmak*tır. Ölümü beklemek, fakirlik haline veya kendisine gelip yüklenilen belalara karşı sabır ve rıza meydana gelir. Ölümü düşünmekte, yersiz şeylere karşı ümit beslemenin kısılması vardır. Nefis ancak böyle bir durumda kırılır. Nefisten, dünyaya ait yersiz arzuların tümü silinip gider.

c.5. Kalbe Mahluk Sevgisini Yerleştirmemek
Nefsi terbiye etmenin beşinci mertebesi; yaratılmışları kalpten çıkarmaktır. Zira mahluk sevgisi, Halik sevgisi derecesine vardığında kul şirke düşmüş olur. Eğer bu sevgi o derecede bulunmasa bile kul, tamahkar olmaktan yine kurtulamaz. Bu durumda yapılacak iş, sebeplere bel bağlamamaktır. Mesela: ‘Filan olmasa idi kurtulamazdım’ demek gibi. Sebeplere bel bağlamak, yaratıcıyı unutmak demek olur ki, bu en büyük felakettir.

Bütün bu anlatılanlardan gaye ve maksat; dünya işlerini terk etmek, zillete düşmek, insan neslini kesintiye götürecek sebeplere başvurarak, evlilik hayatını iptal etmek demek değildir. Bilakis; bu işlerde peygamberleri örnek almak sureti ile yaşamaktır. Çünkü peygamberler, nefsi terbiye metodunu esas almışlardır. Onlardan her biri çeşitli mesleklerde bulunmuş, idare mekanizmasını işletmiş ve adalet tevziinde bulunmuşlardır. Onların bu şekil çalışmaları, Allah’ı tanımalarına, O’nu zikretmelerine ve O’na kulluk etmelerine engel teşkil etmemiştir. Bir işte veya yolda, eğer peygamberlerin getirdiği hayat düsturlarına uyulmazsa, o işten veya üzerinde gidilen yoldan hayırlı netice çıkarmak mümkün değildir. Selam ve Dua ile Allah’a emanet olunuz.



--------------------------------------------------------------------------------

[1]-) Kur’an-ı Kerim el-En’am suresi ayet 12

[2]-) Kur’an-ı Kerim er-Ra’d suresi ayet 16

[3]-) Kur’an-ı Kerim ez-Zümer suresi ayet 42

[4]-) Kur’an-ı Kerim Al-i Imran suresi ayet 154

[5]-) Kur’an-ı Kerim Al-i Imran suresi ayet 185

[6]-) Kur’an-ı Kerim en-Nahl suresi ayet 72

[7]-) Kur’an-ı Kerim Yusuf suresi ayet 53

[8]-) Kur’an-ı Kerim el-Kıyamet suresi ayet 2

[9]-) Kur’an-ı Kerim el-Fecr suresi ayet 27-30

http://www.rehberim.net/forum/tasavvuf-496/621607-nefsimizi-taniyor-muyuz.html



Bütün konular: 2323
Bütün postalar: 2386
Bütün kullanıcılar: 23
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
Bugün 95 ziyaretçi (163 klik) kişi burdaydı!

Copyright © 2012 Gizemliilimler.Blogspot.com | Gizemli İlimler | Tüm Hakları Saklıdır | İBRAHİM KARAMAN | Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol