İslam Kütüphanesi

Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?



Forum - Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR 38

Burdasın:
Forum => Hadisi Şerif Arşivi => Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR 38

<-Geri

 1 

Devam->


EDEB
(şimdiye kadar 1527 posta)
22.02.2011 17:53 (UTC)[alıntı yap]
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Vakıa Suresi
Ravi : Abdullah İbnu Ebi Bekr İbni Amr İbni Hazm
Hadis : Hz. Resalullah (sav)`ın Amr İbnu Hazm (ra)`a yazdığı mektupta: "Kur`an`a sadece temiz olanlar dokunsun" emri de vardı.
HadisNo : 811


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Vakıa Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Resulullah (sav) zamanında halk yağmura kavuştu. Bunun üzerine Resulullah (sav): "İnsanlar bugün iki grup halinde sabaha erdiler, bir grubu kafir, bir grubu mü`mindir" dedi. Ve şöyle açıkladı: "Bazıları: "Bu yağmur Allah`ın bir rahmetidir" derken, diğer bazısı: "Falan falan yıldızın uğuru doğru çıktı" dedi. Bunun üzerine şu Ayet nazil oldu: "Hayır (hakikatler kafirlerin dedikleri gibi değildir), işte yıldızların düştüğü yerlere and ediyorum ki, hakikaten bu, eğer bilirseniz büyük bir anddır. Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur`an`dır ki siyanet edilmiş bir kitapta (yazılıdır. Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. O alemlerin Rabbinden indirilmedir. Şimdi siz bu kelamı mı hor görücülersiniz? Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 75-82).
HadisNo : 812


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Vakıa Suresi
Ravi : Ali
Hadis : "Rızkınıza (şükredeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 82) mealindeki ayetle ilgili olarak Hz. Peygamber (sav)`in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Siz Cenab-ı Hakk`ın size verdiği şükür makamında, "falanca falanca yıldızın batışı veya falanca falanca yıldızın doğuşu sayesinde yağmura kavuştuk" diyorsunuz.
HadisNo : 813


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hadid Suresi
Ravi : İbnu Mes`ud
Hadis : Müslüman olmamızla Cenab-ı Hakk`ın bizi, "İman edenlerin gönüllerinin Allah`ı zikretmek üzere yumuşaması ve ondan gelen hakikate bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi oLmasınlar. Onlardan birçoğu fasıklardı" (Hadid, 16) mealindeki ayetle azarlaması arasında dört yıllık zaman mevcuttur.
HadisNo : 814


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hadid Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : "Yeryüzünü, öldükten sonra Allah`ın tekrar dirilttiğini bilin, akledersiniz diye size delillerimizi açıkladık" (Hadid, 17) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Allah kalbleri kasavet ve katılıktan sonra yumuşatır, (tevhid hususunda) mutmain ve (Rabbine) yönelmiş kılar. Ölmüş kalpleri ilimle, hikmetle diriltir (Ayet bu manayı ders vermektedir). Arzın yağmurla diriltilmesi zaten gözle görülen bir durumdur." (Rezin`in ilavesidir. ed-Dürrü`l-Mensur İbnu`l-Mübarek`in rivayeti olarak kaydetmektedir (6, 175))
HadisNo : 815


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hadid Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Hz. İsa (a.s.)`dan sonra bir kısım melikler Tevrat ve İncil`i tahrif ettiler. Aralarında mü`min olanlar da vardı, bunlar Tevrat ve İncil`i okuyorlardı. (Müminlerin okuduklarından rahatsız olan) bazıları, meliklerine şöyle dediler: "Bunların bize yaptığı hakaretten daha ağır hakaret, savurdukları küfürden daha galiz küfür görmedik. Kitapta, "Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidirler" (Maide, 44) diye okuyup, kitaptan gösterdikleri ayetlerle bizi yaptığımız işlerden dolayı kınıyorlar (kafir, fasık oldunuz diyorlar.) Onları çağırıp uyarın, bizim okuduğumuz gibi okusunlar, bizim inandığımız gibi inansınlar." Melik onları çağırıp topladı, ya ölümü ya da tahrif edilmiş haliyle Tevrat ve İncil`i okumaktan birini tercih etmelerini teklif etti. Onlar: "İstediğiniz bu mu? bizi bırakın (bir düşünelim)!" dediler. Sonra bunlardan bir kısmı: "Bize bir kule inşa edin, bizi içine tıkın, yiyecek ve içeceğimizi çekebileceğimiz (ip gibi) bir şeyler de verin, böylece bizden size hakaret sayılacak bir şey ulaşmamış olur" dedi. Diğer bir kısmı da: "Bırakın bizi başımızı alıp gidelim. Yeryüzünde dolaşır, vahşi hayvanlar gibi yer içeriz. Bizi kendi memleketinizde (faaliyet yapar) bulursanız öldürürsünüz" dedi. Bir grup da: "Bize ıssız bir arazinin ortasında evler inşa ediverin. Biz orada kendi başımıza kuyular açıp ziraat yapalım, sizinle hiç konuşmayalım, sizlere uğramıyalım da!" dedi. Bunların her kabilede samimi yakınları vardı. İsteklerini kabul ettiler (ve öldürmediler). Cenab-ı Hakk (onların kalbine, şu ayette temas buyurduğu) ruhbaniyeti inzal buyurdu: "Üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah`ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları rahbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler, içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik. Ama çoğu yoldan çıkmışlardır" (Hadid, 27). Geri kalanlar da şöyle dediler: "Falancaların ibadet ettiği gibi biz de ibadet edelim. Falancaların yeryüzünde dolaştığı gibi biz de dolaşalım, falancaların edindiği gibi biz de evler edinelim." Bunlar şirkleri üzerine devam eden kimselerdi. Bunlar kendilerine uydukları (diğer) kimselerin imanlarını da bilmiyorlardı. Hz. Peygamber (sav)`a nübüvvet geldiği zaman, bu ruhbanlardan pek az kimse kalmıştı. Bu kişi, mabedinden indi, seyyah olup dolaşan bir kişi seyahatinden döndü, bir kişi de manastırından çıktı. Bunlar gelip iman ettiler ve tasdikte bulundular. (Bütün Ehl-i Kitap hakkında) Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey iman edenler, Allah`tan korkun. Onun peygamberine de iman edin ki, (Allah) size rahmetinden iki kat nasib versin" (Hadid, 2. Burada zikri geçen iki kat nasibden biri: Hz. İsa (a.s.)`ya İncil`e ve Tevrat`a olan imanları sebebiyledir, diğeri de Hz. Muhammed (sav)`e olan imanları ve onu tasdikleri sebebiyledir. (Ayet şöyle devam ediyor): "Sizin için yardımıyla yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin" (Hadid, 2. Bu nurdan maksad Kur`an ve Hz. Peygamber (sav)`e ittiba etmeleridir. Vahiy şöyle devam ediyor: "Ehl-i Kitap, hakikaten Allah`ın fazl (u kerem)inden hiçbir şeye nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allah`ın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inad ediyorlar? Halbuki bunu pekala biliyorlar da). Allah büyük fazl-u kerem sahibidir" (Hadid, 29).
HadisNo : 816


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Mücadele Suresi
Ravi : Aişe
Hadis : Hamd o Allah`a dır ki, bütün sesleri işitir. Israrcı (mücadeleci) kadın Havle, Hz.Peygamber (sav)`i evinin yanında buldu. Resulullah (sav)`a birşeyler söylüyordu. Ama ne söylediğini işitmiyordum. Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim) Zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah`a şikayet etmekte olan (kadın)ın sözünü umulduğu veçhile Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür" (Mücadele 1).
HadisNo : 817


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Mücadele Suresi
Ravi : Havle bintu Malik İbni Sa`lebe
Hadis : Kocam Evs İbnu`s-Samit bana zıharda bulunmuştu. Derhal Hz. Peygamber (sav)`e şikayete geldim. Resulullah (sav)`a durumu arzedince bana: "Allah`tan kork, o senin amcaoğlundur" diye onun hakkında beni iknaya çalışıyordu. Ben ısrarıma devam ettim. Derken ayet nazil oldu, "(Habibim) zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah`a şikayet etmekte olan kadının sözünü umduğu veçhile Allah dinlemiştir..." (Mücadele, 1). Vahiy üzerine Resulullah (sav): "Kocan bir köle azad eder" buyurdu. Ben: "Onun kölesi yok!" dedim. Resulullah (sav): "Öyleyse ard arda iki ay oruç tutar" dedi. Ben tekrar: "Ey Allah`ın Resulü, kocam çok yaşlıdır, oruca tahammül edemez!" dedim. "Öyleyse",dedi, "altmış fakir doyursun!" "Onun elinde", dedim, "sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yok, (nasıl altmış fakir doyuracak?)" "Öyleyse," dedi, "ona ben yardım edeyim. Şu bir arak hurmayı al götür!" "Ey Allah`ın Resulü", dedim, "diğer bir arak`ı da ben verip ona yardım edeyim." "Güzel söyledin", dedi, "git bunlarla ona bedel altmış fakiri doyur. Sonra da (eski nikahınla) amcaoğluna dön!" Ravi bir arakın altmış sa` miktarında bir ölçek olduğunu belirtti.
HadisNo : 818


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Mücadele Suresi
Ravi : Ali
Hadis : "Ey iman edenler, siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz vakit bu mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (Mücadele, 12) mealindeki ayet nazil olduğu zaman Hz. Resulullah (sav) bana: "(Bu sadakanın) bir dinar olmasına ne dersin?" diye sordu. Ben: "Bu miktar çoktur, takat getiremezler" dedim. "Yarım dinara ne dersin?" dedi. "Ona da takat getiremezler" dedim. "Öyleyse ne kadar olsun?" dedi. "Bir kıl (ağırlığında altın) miktarı" dedim. "Sen de pek parasızsın!" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Mahrem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğinizden korktunuz mu? Çünkü işte yapmadınız. (Bununla beraber) Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. O halde namazı kılın. Zekatı verin. Allah ve Peygamberine (diğer emirlerinde de) itaat edin. Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır" (Mücadele, 13). Hz. Ali (ra) der ki: "Allah, benim sebebimle bu ümmetin mükellefiyetini hafifletti."
HadisNo : 819


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Mücadele Suresi
Ravi : Ali
Hadis : Bu ayet ile benden başkası amel etmedi. (Rezin`in ilavesidir, İbnu Kesir kaydetmiştir (4, 326))
HadisNo : 820




Bütün konular: 2323
Bütün postalar: 2386
Bütün kullanıcılar: 23
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
Bugün 35 ziyaretçi (55 klik) kişi burdaydı!

Copyright © 2012 Gizemliilimler.Blogspot.com | Gizemli İlimler | Tüm Hakları Saklıdır | İBRAHİM KARAMAN | Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol