İslam Kütüphanesi

Kaza kaderle ilgili sorular

Kaza kaderle ilgili sorular
Bu yazıyı sesli olarak dinleyebilirsiniz
Ses dosyasını dinlemek için Flash Player gereklidir.
Sual: Şu Osmanlıca şiirde ne denmek isteniyor?
Hep kesbindendir ki bu belaları çekersin
Sa’yin deki noksanını atfı kader edersin
CEVAP
Başına gelen belalar, çektiğin sıkıntılar, hep dine uygun olmayan yanlış işlerindendir. Yani işlediğin günahlar sebebiyle başına bunlar geliyor. Sonra da kader böyleymiş dersin, suçunu kadere yüklersin.

Sual:
Hayırlı mı, şerli mi olacağı bilinmeden "İlla bir arabam veya bir çocuğum olsa..." deniyor. Muhakkak bir şeyin olmasını istemek doğru mudur?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur da, sevdiğiniz, arzuladığınız bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.) [Bekara 216]

Alınan araba hayırlı olmazsa, çeşitli kazalar yapabilir. Başka zararları olabilir. Hele çocuğun olması, nimet olduğu gibi büyük tehlike de olabilir. Kur'an-ı kerimde çocuk için (fitne) buyuruluyor. Buradaki fitne, imtihan demektir. Çocuk imtihanından yüzümüzün akı ile çıkmak kolay değildir. Onun için daima hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz! (Hadika)

Sual:
Talih, uğur gibi şeyler gerçekten var mıdır? İslami açıdan bu gibi şeylere inanmanın bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Talih, Kader demektir. Dinimizde kader yok mu işte odur. İnanmayan Müslüman olmaz.

Uğur da dinimizde vardır. Uğursuzluk yoktur. Bir olayı hayra yormakta mahzur yoktur. Fakat şerre, uğursuzluğa yormak uygun değildir. Dinimizde uğursuzluk yoktur. Bir şeyin, bir yerin uğursuz olması, Yahudilikte, Hıristiyanlıkta vardır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Müslümanlıkta uğursuzluk yoktur.) [Mektubat-ı Rabbani 3/41]

Eskiden, Arabistan’da yolculuğa çıkarken, bir kuş uçururlardı. Kuş sağa uçarsa, uğurlu sayıp yola devam ederler, kuş sola uçarsa, uğursuz sayıp geri dönerlerdi. Peygamber efendimiz bunu yasaklayıp buyurdu ki:
(Kuşlara dokunmayın, yuvalarında kalsın!) [İmam-ı Maverdi]

Hazret-i İkrime anlatır: Bir kuş ötüp geçtiğinde, oradakilerden biri hayra alamet olduğunu söyledi. İbni Abbas hazretleri de, (Hayra da, şerre de alamet değildir) buyurdu.

Sual: Kaderime küstüm demek caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir. Kader, Allahü teâlânın takdir ettiği alın yazısıdır.

Sual:
(Allah yazdıysa, bozsun) demek caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Fakat dua şeklinde olursa caizdir. Bir kimseye takdir edilen bela, kaza-i muallak ise, yani, o kimsenin dua etmesi de, takdir edilmiş ise, dua eder, kabul olunca, belayı önler. (Ecel-i kaza)yı da, iyilik etmek geciktirir. Fakat, (Ecel-i müsemma) değişmez.


Sual:
Bir beyitte şöyle deniyor:
İnsana bela gelmez, Rabbimiz yazmadıkça,
Rabbimiz bela yazmaz, insanlar azmadıkça.
Bu ifadeler, Ehl-i sünnete aykırı değil midir? Bu, cebriye fırkasının itikadı değil mi?
CEVAP
Hayır, bu iki mısra, hem cebriye, hem de mutezile fırkasına cevaptır.

Mutezile, (Kaderini herkes kendi belirler) diyor. Birinci mısra, buna cevap olarak, (Takdirde olmazsa insan bir şey yapamaz) deniyor.

Cebriye ise, (Her şeyi bize zorla yaptıran Allah'tır) diyor. İkinci mısrada da, (Allah'ın takdiri insanların amellerine göredir) deniyor.

İki satırla, iki fırkaya da cevap verilmiştir.


Sual: (Trafik kazasında ölmek, intihar etmek veya makineye bağlı hastanın, hortumunu çekmek, nefesler sayılı olduğu için kaderi değiştirmek olur. İntihar etmeseydi, kazaya kurban gitmeseydi, hortumu çekilmeseydi daha çok yaşardı) deniyor. İnsan, kaderini değiştirebilir mi?
CEVAP
İntihar etmek ve hastanın hortumunu çekmek caiz değil ise de, kaderi değiştirmekle alakası yoktur. Kader, insanların nasıl yaşayıp nasıl öleceğini, Cennete veya Cehenneme gideceğini Allahü teâlânın bilmesi demektir. Demek ki kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza ise, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır.

Muteber din kitaplarındaki bilgiler şöyledir:
Eceli gelmeden kimse ölmez. Her türlü ölüm; eceli gelerek, kaderi ile ölmektir. Yani intihar eden veya öldürülenin ömrü ortadan kesilmiş olmaz. O anda eceli gelmiştir, yani ömrü biterek ölmüştür. Her insanın bir tek eceli vardır.

İnsan yaptığı işleri kendi yaratmıyor. İrade-i cüziyye ile yapılan işlerin yaratıcısı yani hayrın ve şerrin yaratıcısı Allahü teâlâdır. Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu inkâr etmek, (İntihar eden takdir-i ilahiyi değiştirir) demek küfürdür. Allahü teâlâ, onun intihar edeceğini elbette bilir. (Yaratan hiç bilmez mi?) buyuruyor. Allah’ın verdiği ömrü kimse değiştiremez.

Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah’ın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez.) [Nuh 3,4]

(Ölümü, Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.)
[Al-i İmran 145]

(Sizi yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak Odur.)
[Enam 2]

(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.)
[Araf 34]

Demek ki, (İntihar etmeseydi, kazaya kurban gitmeseydi, hortumu çekilmeseydi daha çok yaşardı) demek yanlış olur.


Sual: (Kulun ihtiyarı zayıftır) ne demektir?
CEVAP
İhtiyar,
beğenmek, seçmek demektir. İnsan bir şey yapacağı zaman, önce bunu ihtiyar eder, seçer, irade eder, ister. Sonra yapar. Bundan dolayı, kul, iş yapmakta mecbur değildir. İster yapar, istemezse yapmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kulun ihtiyarı, Allahü teâlânın ihtiyarına göre zayıftır denirse, doğrudur. Eğer, emir ve yasaklara uymaya gücü yetmez anlamında olursa yanlış olur. Çünkü kullara gücü yetmeyecek şey emredilmemiştir. (1/266)


Sual: Kaza ve kader hakkında, ne kadar bilgi yeterlidir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kaza ve kader bilgisini, çok kimseler anlayamadığından, doğru yoldan ayrılmıştır. Bunlardan bir kısmı, insanların isteyerek yaptığı işlerinin zorla olduğunu sanmış, çokları da, insanların her işi yaratarak yaptığını, isteyerek yapılan işlere, Allahü teâlânın karışmadığını söylemiştir. Üçüncüsü de, doğru yoldakilerin, İslamiyet’i iyi anlayanların sözüdür ki, bunlar, (Fırka-i naciyye) ismiyle müjdelenmiş olan (Ehl-i sünnet vel-cemaat) âlimleridir. Bunlar, birinci ve ikinci kısımda olanlar gibi taşkınlık yapmamış, orta yolu seçmişlerdir.

İmam-ı a’zam hazretleri, imam-ı Cafer-i Sadık hazretlerine sordu:
— Allah, insanların istekli işlerini, onların arzusuna mı bırakmıştır?
— Hayır, rübubiyetini, [yaratıcılığını ve her istediğini yapmak büyüklüğünü] âciz kullarına bırakmaz.

— O zaman kullarına, işleri zorla mı yaptırıyor?
— O âdildir. Kuluna zorla günah işletip, sonra da Cehenneme sokmaz.

— O halde, insanların, istekli hareketini kim yapıyor?
— İşleri, ne insanların arzusuna bırakmış, ne de kimseyi, o işleri yapmaya mecbur bırakmıştır. Yaratmayı kullarına bırakmadığı gibi, zorla da yaptırmaz. İkisi arası olagelmektedir. (1/289)


Sual:
(Belalara sabretmeyen, Allah’ın kazasına razı olmamış olur) deniyor. Bela, sıkıntı gelince dua etmek de kazaya rızaya aykırı mıdır?
CEVAP
Hayır. Dua etmek dinin emrine uymak olur. Belanın gitmesi için başka sebeplere yapışmak da dinin emridir.
Bugün 243 ziyaretçi (284 klik) kişi burdaydı!

Copyright © 2012 Gizemliilimler.Blogspot.com | Gizemli İlimler | Tüm Hakları Saklıdır | İBRAHİM KARAMAN | Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol